Kamu Gücü İle Uygulanan Hacizlerde Taşkın Haciz Ve Uygulanacak Yol Haritası’na İlişkin Karar Değerlendirmesi

6183 Sayılı Kanun’un İkinci Kısmında düzenlenen Amme Alacağı’nın Cebren  Tahsili başlığı altında, amme alacaklarının tahsilinde izlenecek yol ile, yapılacak işlemleri düzenleyen 54. Maddesinde;

“Madde 54 – Ödeme müddeti içinde ödenmiyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunur. Cebren tahsil aşağıdaki şekillerden herhangi birinin tatbikı suretiyle yapılır:
1. Amme borçlusu tahsil dairesine teminat göstermişse, teminatın paraya çevrilmesi yahut kefilin takibi,
2. Amme borçlusunun borcuna yetecek miktardaki mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi,
3. Gerekli şartlar bulunduğu takdirde borçlunun iflasının istenmesi.” Denilerek aslında Kamu Kuruluşları tarafından 6183 Sayılı Kanuna dayanılarak yapacak takiplerin sınırların net bir şekilde ortaya koymuştur.
Ülkemizde kamu kuruluşları maalesef, ellerindeki geniş yetkileri çok daha geniş bir şekilde kullanarak vatandaşların mağduriyetlerine neden olmakta anayasal güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkını zedelemektedir.

“XII. Mülkiyet hakkı 
MADDE 35.– Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.”
Anayasamızda Mülkiyet hakkının ancak kanunla ve kamu yararı amacıyla sınırlandırılabileceği belirtilmişken, 6183 Sayılı Kanun’da buna ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, kamu yararı ilkesi de Amme Alacaklarının Tahsilinde söz konusu olmayacağı kanaatindeyiz.
Yine bu açıklamalar ışığında Danıştay  3. D.’nin, 28.06.2000 tarih ve E.1999/2680, K.2000/2544 sayılı Kararını inceleyerek, bu gibi durumlarda vatandaşın izlenmesi gereken yol haritasını ve yargı yolunu ortaya koyacağız.
 
T.C. Danıştay 3.Dairesi
Esas:  1999/2680
Karar: 2000/2494
Karar Tarihi: 28.06.2000
 
ÖZET: Dava, davacı adına tarhiyat öncesi uzlaşma üzerine tahakkuk eden gelir vergisi ve fon payı ile bunlara ait olarak hesaplanan gecikme faizlerinin ödenmemesi üzerine tesis edilen haciz işleminin iptali istemiyle açılmıştır. Davacının kesinleşen vergi borcu sebebiyle haciz bildirileriyle yedi parça taşınmazı üzerine hacız uygulandığı, ancak haczedilen bu taşınmazların açık arttırma ile satışı yapılarak paraya çevrilmediği gibi bilirkişi marifetiyle rayiç bedellerinin tespiti yoluna da gidilmeden, haciz tutanağı ile davacının işyerindeki menkul mallarının haczedildiği anlaşılmıştır. Bu durumda, alacaklı idarece, haciz uygulanan taşınmazların haczin dayanağını oluşturan amme alacağını karşılamaya yeterli olup olmadığı yolunda herhangi bir araştırma ve tesbit yapılmaksızın davacının menfaatine aykırı biçimde menkul malları üzerine ikinci kez tesis edilen haciz işleminde hukuka uygunluk görülmemiştir.

(6183 S. K. m. 62)
Temyiz İsteminde Bulunan: ...
Karşı Taraf: ... Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin Özeti: Davacı adına tarhiyat öncesi uzlaşma üzerine tahakkuk eden gelir vergisi ve fon payı ile bunlara ait olarak hesaplanan gecikme faizlerinin ödenmemesi üzerine tesis edilen 9.9.1998 tarihli haciz işleminin iptali istemiyle açılan davayı; 6183 sayılı  Kanunun 54. maddesinde, ödeme süresi içerisinde ödenmeyen amme alacağının, amme borçlusunun borcuna yetecek, miktardaki mallar haczedilerek cebren tahsil olunacağının belirtildiği, dosyanın incelenmesinden, tarhiyat öncesi uzlaşılan vergiler için düzenlenen ödeme emirlerine rağmen ödenmeyen amme alacağının tahsili amacıyla davacının gayrimenkullerine 1996 yılında haciz konulmuş ise de haciz sırasında bu gayrimenkullerin rayiç değerinin bilinmemesi karşısında menkul malların haczine ait olarak tesis edilen uyuşmazlık konusu haciz işleminde kanuna aykırılık görülmediği gerekçesiyle reddeden Gaziantep Vergi Mahkemesinin 4.3.1999 tarih ve E:1998/568, K:1999/161 sayılı kararının; uyuşmazlık konusu haciz işleminde kanuna uygunluk bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istemidir.

Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Tetkik Hakimi: Cennet Oksal
Düşüncesi: Davacının, kesinleşen vergi borçlan sebebiyle 1996 yılında haczedilen gayrimenkulleri satılıp paraya çevrilmeden, menkul malları üzerine 2.kez uygulanan haciz işleminde hukuka uygunluk bulunmadığı görüşüyle mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Savcı: Nurten Karaçay
Düşüncesi: Temyiz istemi, davacının kesinleşen vergi borcunun tahsili amacıyla işyerindeki altı parça taşınır malının haczi işlemine karşı açılan davayı reddeden vergi mahkemesi kararının bozulmasına ilişkindir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 62. maddesinin 1. fıkrasında; borçlunun mal bildiriminde gösterilen veya tahsil dairesince tespit edilen borçlu veya üçüncü şahısların elindeki menkul malları ile gayrimenkullerinden, alacak ve haklardan amme alacağına yetecek miktarının tahsil dairesince haczolunacağı öngörülmüş, olup aynı yasa maddesinin 5. fıkrasında da haciz uygulamasında tahsil dairesinin alacaklı amme idaresi ile borçlunun menfaatlerini mümkün olduğu kadar telif etmekle mükellef olduğu hükme bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, davacının 4.230.306.000. TL. vergi borcu sebebiyle 9.10.1996 gün ve 96/281, 282 ve 283 sıra Nolu haciz bildirisiyle yedi parça taşınmaz üzerine haciz uygulandığı, haciz uygulanan bu taşınmazların açık artırma ile satışı yapılarak amme alacağının tahsili yoluna gidilmeksizin 9.9.1998 günlü haciz tutanağı ile davacının iş yerindeki altı parça taşınır malının haczedildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda; alacaklı idarece haciz uygulanan taşınmazların hacze neden olan amme alacağın karşılamaya yeterli olup olmadığı yolunda davacının da menfaatini gözetecek şekilde herhangi bir araştırma ve tesbitte bulunulmaksızın ikinci kez mesleğin icrasında kullanılan menkul malların hacz yolunda tesis edilen işlemde hukuka uygunluk görülmemiştir.

Açıklanan sebeplerle temyiz isteminin kabulü ile temyize konu vergi mahkemesi kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Yasanın 62/1 maddesinde; borçlunun mal bildiriminde gösterilen veya tahsil dairelerince tesbit edilen borçlu veya üçüncü şahısların elindeki menkul malları ile gayrimenkullerinden, alacak ve haklardan amme alacağına yetecek miktarlarının tahsil dairesince haczolunacağı öngörülmüş olup, aynı maddenin 3. fıkrasında da haciz uygulanmasında tahsil dairesinin, alacaklı amme idaresi ile borçlunun menfaatlerini mümkün olduğu kadar telif etmekle mükellef olduğu hükme bağlanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden, davacının kesinleşen vergi borcu sebebiyle 9.10.1996 gün ve 96/281, 282 ve 283 sıra Nolu haciz bildirileriyle yedi parça taşınmazı üzerine hacız uygulandığı, ancak haczedilen bu taşınmazların açık arttırma ile satışı yapılarak paraya çevrilmediği gibi bilirkişi marifetiyle rayiç bedellerinin tespiti yoluna da gidilmeden, 9.9.1998 günlü haciz tutanağı ile davacının işyerindeki menkul mallarının haczedildiği anlaşılmıştır.

Bu durumda, alacaklı idarece, haciz uygulanan taşınmazların haczin dayanağını oluşturan amme alacağını karşılamaya yeterli olup olmadığı yolunda herhangi bir araştırma ve tesbit yapılmaksızın davacının menfaatine aykırı biçimde menkul malları üzerine ikinci kez tesis edilen haciz işleminde hukuka uygunluk görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne Gaziantep Vergi Mahkemesinin 4.3.1999 tarih ve E:1998/568, K:1999/161 sayılı kararının bozulmasına, 28.06.2000 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Karar içeriğinden de anlaşılacağı üzere; taşkın hacizlerde öncelikli yol, işlemi tesis eden Vergi Dairesi’ne başvuruda bulunarak işleminin düzeltilmesini talep etmektir. Vergi Dairesinin,  borçluya ait menkul ve gayrimenkul malların rayiç bedellerini bilmemesi nedeniyle borca yeter miktarda değil de bundan daha fazla mala haciz koyması bu nedenle mümkün görülse de;

Vergi Dairesi’ne yine usulüne uygun ve borca yeter miktarda mal bildirildiği takdirde Vergi Dairesince bu durumun gözetileceğini düşünmekteyim. Ayrıca Vergi Dairesi’ne tüm mallarınıza haciz konulduğu ve mallarınızın bir kısmındaki haczin kaldırılmasını talep eder dilekçenizi verdiğiniz takdirde, Vergi Dairesince düzenlenecek bir düzenleyici işlem gerektiğinden dava açma süresi başvuruyla kesilecektir.
Vergi Dairesi’nin başvurunuzu reddetmesi durumunda ise Davanın VERGİ MAHKEMESİ’nde açılması gerekmektedir.

Taşkın Haciz yani borçlunun borca yeter malından daha fazlasının haczi ile çifte haciz aynı mal üzerinde ikince kez haciz işlemi yapılması hem İcra İflas Kanunu hem de 6183 Sayılı Kanun tarafından korunmayan bir işlemdir. Hangi kurum tarafından ve nasıl yapılırsa yapılsın bu işlemlerin hukuka uygun hale gelmesinin bir yolu bulunmamaktadır.